Helal ile yasal arasında kalan vicdan
Alev Alatlı’nın “Her yasal şey helal değildir” cümlesiyle başlayan o sözü aslında 21. yüzyılın en büyük açmazlarından birini gözler önüne seriyor. Günümüzde kanun kitaplarına bakıldığında “yasal” olan çok şey görebiliyoruz. Ama yasal olanın her zaman hakka, adalete ve helale denk düşmediğini de hepimiz biliyoruz.
Bugün toplum olarak karşılaştığımız en büyük imtihanlardan biri, yasal olanla helal olanın aynı çizgide buluşmamasıdır. Bir başkasının hakkını yemek, kul hakkına girmek, kurnazlıkla kazanç sağlamak, hukuki açıdan sorun teşkil etmeyebilir. Ama vicdani ve ahlaki açıdan bakıldığında bunların hiçbirinin helalle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Çünkü helal, sadece yasal çerçeveye sığdırılabilecek dar bir tanım değil; insanın vicdanına, kalbine ve inancına dokunan geniş bir ölçüdür.
Bizim toplumumuzun en köklü değerlerinden biri “helal lokma” anlayışıdır. Helal kazanmak, helal yemek, helal yaşamak… Bu kavram sadece dini bir yükümlülük değil, aynı zamanda insani bir sorumluluktur. Helali gözetmeyen bir düzen, zamanla toplumsal adaleti de tüketir. Çünkü yasaların boşluklarını bulup kendine çıkar sağlayanlar, aslında toplumun vicdanında çoktan hükmünü yitirmiştir.
Belki de 21. yüzyılın en yaman projesi gerçekten de Alev Alatlı’nın söylediği gibi, helal olanla yasal olanı örtüştürmek olacaktır. Eğer yasalarımız hak ve helal duygusunu gözetirse, o zaman sadece düzen sağlanmaz; aynı zamanda güven, huzur ve adalet de toplumun mayası olur.
Bugün her birimize düşen görev, kendi hayatımızda bu dengeyi kurmaktır. Bir işin yasal olması, onun sorgusuz sualsiz doğru olduğunu göstermez. Asıl ölçü; vicdanımıza, inancımıza ve hak duygumuza uygun olup olmadığıdır.
Unutmayalım: Helal, sadece bir kelime değil; hayatı doğru yaşamanın, toplumu ayakta tutmanın en sağlam direğidir. Ve belki de geleceğimizin en büyük güvencesi, yasaların helal ile yeniden barışması olacaktır.
Hadi eyvallah…
0 Yorum:
Yorum Gönder
Teşekkürler