Yeni Nesil TEHLİKE
Son yıllarda ülkemizin sokaklarında, ekranlarında ve hatta sosyal medyasında yeni bir karanlık yükseliyor. Eskiden filmlerde gördüğümüz, “mafya” dediğimiz o gölgeli dünyanın yeni nesil versiyonu artık yanı başımızda. Ne yazık ki bu yeni tür; ne eski “delikanlılık raconuna” sahip, ne de bir ilkeye… Onlar artık sadece güç, para ve şöhret peşinde koşan birer dijital canavara dönüşmüş durumda.
Eskiden bir yanlışın bile bir onuru vardı. Hatalı iş bile kendi içinde bir “kod” taşırdı. Şimdi ise “kural tanımamak” bir kimlik haline geldi. Güney Amerika’daki kartellerin dizilerde romantize edilen karanlığı, bir şekilde bizim coğrafyamıza da sızdı. Fakat buradaki fark şu: Bizdeki yeni nesil mafya grupları, sadece yeraltını değil, gençlerin hayallerini de ele geçiriyor.
Artık suç, şiddet ve acımasızlık sadece bir olay değil; bir “moda”. Sosyal medya hesaplarında sergilenen silahlar, şatafatlı arabalar ve sahte kahramanlık hikâyeleri, gençler arasında bir özenti dalgası yaratıyor. Kimi çocuk, “o olmayı” istiyor; kimisi de “onlardan biri olmayı.” İşte tehlike tam da burada başlıyor. Çünkü bir toplumun geleceği, en kolay etkilenen kesimi olan gençliğinde gizlidir.Bu gruplar sadece bireylere değil, toplumun dokusuna zarar veriyor. İnsanların güven duygusunu kemiriyor, mahallelerde korku kültürü oluşturuyor, adalet duygusunu baltalıyor. Bir ülkenin ekonomisinden daha tehlikeli olan şey, adalet duygusunun yok olmasıdır. Çünkü adalete inancını kaybeden bir toplumda suç, kolaylıkla sıradanlaşır.
Bugün bu duruma “bize dokunmaz” gözüyle bakarsak, yarın kapımızın önünde buluruz. Çünkü şiddet bulaşıcıdır. Özentiyle başlar, korkuyla büyür, sessizlikle kök salar. Eğer önlem alınmazsa, bu yeni nesil mafya düzeni, ülkemizin sadece sokaklarını değil; adalet sistemini, eğitimini ve hatta kültürünü bile çürütebilir.
Bu noktada çözüm sadece polis veya yargı değildir. Çözüm, toplumun uyanmasında yatıyor. Ebeveynlerin, öğretmenlerin, sanatçıların, gazetecilerin ve her bir bireyin ses çıkarmasında. Çünkü sessizlik, suçun en iyi dostudur.
Unutmayalım, bu topraklarda nice zorluklar, nice savaşlar yaşandı ama bir şeyi asla kaybetmedik: vicdanı. Eğer onu da kaybedersek, neyin mücadelesini vereceğiz ki?
Bu ülkenin yeniden “temiz sokaklar”a, “güvenli gençlik”e ve “onurlu yaşam”a dönmesi için, önce her birimizin kendi içindeki karanlığa karşı mücadele etmesi gerekiyor. Çünkü karanlık, aydınlıktan değil, suskunluktan güç alır.
Hadi eyvallah…



0 Yorum:
Yorum Gönder
Teşekkürler